Kendine Bir Şans Ver: Hayatımda Fark Yaratan Bazı Seçimlerim

 Selamlar, uzun zamandır yazmayı düşündüğüm ve hatta bir podcast ile derinlemesine anlatmak istediğim ciddi bir meselem var. Tabii şimdilik yazmakla başlıyorum, podcast kısmı ise ileride inşallah gerçekleşir diyorum :) 


DENEMEYE DEVAM ETMEK VE İÇİNDEKİ SESE KULAK VERMEK!

29 yaşım itibarıyla geriye dönüp baktığımda, yüzümü gülümseten ya da benim için ufak da olsa bir fark yaratan tüm anların tek bir ortak noktası var... Zor olanı seçmek, emek vermeyi göze almak, ezberin dışına çıkmak... Yani yüzümü gülümseten ya da kendimi sınamamı ve bir şeyler öğrenmemi sağlayan tüm o anlar, denemeyi göze almakla birlikte hayatımda büyük ya da küçük izler bıraktılar. Son olarak da bu noktadan itibaren kendi seçimlerim ve yaşadığım hikâyelerim üzerinden devam edeceğim.

"Ormanda yol ikiye ayrılıyordu ve ben gittim daha az geçilmiş olanından, işte bütün farkı bu yarattı."

Seçimlerimin benim hayatımda nasıl farklar yarattıklarına, üniversite yıllarımdaki yaşanmışlıklarım ile başlayacağım, zira sinema öğrencisi olmayı seçmekle birlikte her şey değişmeye başladı.


MESLEK DEĞİŞİMİ

Acil Tıp Teknisyenliği Zamanları

Sağlık meslek lisesi mezunu olarak hiçbir zaman iş bulma sorunu yaşamadım ve annem hariç (İyi ki varsın Rabia'cım) hiç kimse de eğitim hayatıma devam etmemi beklemedi. Çünkü erken yaşta (18) bir meslek sahibi olmuştum ve Acil Tıp Teknisyenliği yaparak tüm ömrümü geçirebilirdim... Tabii tek bir problem vardı, ben mutlu değildim ve bu işleri pek sevmiyordum! Akabinde de ne yapmak istediğimi iyice düşündüm ve üniversite sınavına girip, İstanbul'da tam burslu olarak 4 yıllık bir radyo, televizyon ve sinema eğitimi almaya hak kazandım. Babam bu duruma çok karşı çıkıp işsiz kalacağımı söylese de içimden gelen sesi dinledim ve olmak istediğim bir hikâyeye doğru yelken açtım. 

Not: 2024'ün Eylül ayından, 29 yaşımdaki Burak olarak, iyi ki diyorum, iyi ki kendi hikâyemin peşinden gitme cesaretini göstermiş ve yeni bir başlangıç yapmışım. Ayrıca da sağlıkçı olarak görev yaptığım zamanlarda, bugünün aksine zihnen çok yorulduğumu ve hiçbir şekilde huzurlu olmadığımı söylemeliyim. Son olarak da medya sektöründe iş bulma sorunu yaşamıyorum, ki bunun için de üniversite hayatım boyunca pek çok gönüllü staj yaptım ve farklı kurslara katılarak (İspanyolca, Diksiyon, Editörlük) kendimi geliştirmeye gayret ettim. 

BİR STAJ VESİLESİYLE KAPILAR AÇMAK

Üniversitenin ilk yılı bölüme ve ortama adapte olmakla geçerken, yaz döneminde ise yerel bir kanalda (Manisa Medya TV) gönüllü staj yaptım ve ikinci sınıfa daha donanımlı şekilde başladım. Ardından ise eğitim dönemiyle birlikte Küpe FM'den (Silivri'de bir radyo) okulumuza geldiler ve birtakım meslek konuşmaları yaptılar.  Ben de bu sohbet esnasında sevgili abim Turhan Alyakut'a (Küpe FM Genel Yayın Yönetmeni, buradan selam ederim), radyonuzda gönüllü staj yapabilir miyiz diye sordum ve o da tüm sıcakkanlılığıyla bizi davet etti. 

Turhan Abiyle Staj Günleri

Ardından bir arkadaşımla birlikte sabahları altıda otobüse binip radyoya gitmeye başladık ve bir yandan da okulumuza devam ettik. Bizim stajdaki performansımızdan memnun kalan Turhan abi, arkadaşımın işe ihtiyacı olduğunu duyunca, yarı zamanlı olarak radyoda çalışmasını ve eğitimine de devam etmesini sağladı. Daha sonra da aynı şekilde bizim üniversiteden pek çok kişi o radyoda çalışarak eğitim hayatına devam etti ve bazıları mezun olduktan sonra da tam zamanlı olarak kadroya geçtiler. Esasen ise tüm bunlar, bizim radyoyla kurduğumuz bağ sayesinde başladı. Yani emek vermeyi göze almış olmamız, hem bize hem de pek çok insana kapılar açtı. Son olarak da radyoya ve sektöre dair pek çok şeyi de Turhan abiden bizzat öğrendiğimizi belirtmeliyim, kendisinin iyi niyetine sağlık.

BAMBAŞKA BİR BELGESEL GİRİŞİMİ

Üniversitede bölüm hocalarımızdan birinin gruplara ayrılmamızı ve belgesel çekmemizi istemesiyle bambaşka bir süreç başladı. İlk başta balıkçılık gibi klasik konulara yöneldik ama daha sonra aklıma film festivalleri geldi. Ülkemizde daha önce hiç film festivali belgeseli yapılmamıştı ve ben ilk adımı atmaya karar verdim. Boğaziçi Film Festivali'nin basın ekibiyle iletişime geçtim ve şansımı denedim, tabii ilk başta kabul etmediler, ki ben sürekli uğraşmaya devam ettim ve en nihayetinde izin verdiler. Daha önce hiçbir profesyonel çekimi olmayan biz, amatör bir kamera ve bacağı kırık bir kamera tutucuyla bir hafta boyunca festivalden çekimler yaptık ve ünlü oyuncularla röportajlar gerçekleştirdik. Yan yana geldiğimiz isimler, girdiğimiz ortamlar, tamamen bir şey deneme cesaretimden ortaya çıkmıştı ve tabii yine bize çok şey kattı. Akabinde ise bölümden sevgili Bahar hocamız bu fikri çok beğendi ve üniversiteye bize sponsor olmasını, böylece ülkedeki tüm film festivallerine belgesel yapmamızı önerdi. Tabii okulumuzun müthiş vizyoner yönetimi bunu kabul etmedi :) 

Belgeselin Afişi

Ayrıca da birkaç yıl sonra Boğaziçi Film Festivali yönetimiyle tanışma şansı bulduğumu ve öğrenciler olarak amatör şekilde yaptığımız belgeseli izlediklerini, çok da beğendiklerini belirttiklerini söylemeliyim... Açıkçası YouTube üzerinden keşfedip izlemeleri bile benim için çok büyük bir olaydı. Esasen ise tüm bu sürecin sebebi olan şey ise deneme cesaretini göstermemizdi. 

Festival Zamanlarından

Üniversite İkinci Sınıfta Yaptığımız Film Festivali Belgeselinin Linki

https://www.youtube.com/watch?v=w3vH7rAVy9I&t=1s

ULUSAL DÜZEYDE ÖDÜL KAZANMAK

Çok sevgili Bahar hocamızın (Üstümüzde Çok Çok Fazla Emeği Var), Aklıma Bir Fikir Geldi adlı yarışmayı bize anlatması ve hepimizin (Sinema öğrencilerinin) bu yarışmaya katılması gerektiğini söylemesiyle, sonunu kesinlikle tahmin edemeyeceğimiz harika bir hikâye başladı!

Bahar Hoca ve Biz Öğrencileri

 Denemekle ne kaybederiz en azından tecrübe olur diyerek çıktığımız bu yolda, ben birkaç fikir sundum ve arkadaşım Mehmet de bunları uygulamalı olarak afişe dönüştürdü. Akabinde ise üniversitede ders anında telefon aldık ve ulusal çaptaki yarışmada dereceye girdiğimiz söylendi... 

Veee en nihayetinde öğrendik ki birinci olmuşuz :) 

Ödül Töreninden

Bu gurur dolu anın temel taşını atan Bahar hocamızı minnetle anarken, bir şeyler denemenin, içimizdeki sesi dinlemenin bize neler katabileceğini görmeye alışıyordum. Yarışmayı kazanamayabilirdik ki bu çok normaldi, en azından bir şey yapmış - üretmiş olurduk. Ama üzerine bir de ödül almak, insana yeni yollara talip olunması gerektiğini öğretiyor; yani yol açık, yola çık misali :)

RADYODA PROGRAM YAPMAK VE YILLAR SONRA SÜRPRİZ GELİŞME

Sinemada ikinci sınıfken, Silivri tarafında öğrenci evinde kalıyordum ve açıkçası keyfimiz çok yerindeydi. Yani deniz manzaralı bir evimiz, PlayStation turnuvalarımız ve tost partilerimiz vardı :) 

Ama yıl sonuna doğru bir şeylerin yanlış olduğunu fark ettim, zira çok rahattık ve kişisel hedeflerim için kendimi geliştirmeye devam etmeliydim. Tam olarak bu sebepten de İstanbul'daki devlet yurtlarına başvuru yaptım, amacım ise İstanbul'un daha da içine taşınmak (Silivri çok dışarıda kalıyor) ve orada yapabileceğim stajları kovalamaktı. Ayrıca da yurda yerleşince, okula olan yol mesafem 3 saate çıkacaktı (Git gel 6 saat) ama göze almıştım ve bir süre sonra da Başakşehir KYK'da kalmaya hak kazandım, tabii hemen yerleştim. 

Yurda yerleştikten birkaç gün sonra ise Başakşehir sokaklarında büyük bir tabela gördüm, Radyo Başakşehir yeni açılmıştı ve Başakşehir'de ikamet edenlere radyoda program yapmak üzere davetiye sunuyordu. Buraya taşınmamın bu kadar hızlı sonuç vermesi harika bir şeydi ve hemen radyo ile görüşmeye gittim. Benimle bir deneme kaydı yaptılar ve beğendiler, akabinde ise radyoda spor programı yapmaya başladım. Haftanın gelişmelerini değerlendiriyor ve yorumluyordum, tabii pandemi süreci ortaya çıkıp da üniversiteler uzaktan eğitime dönünce, ben de radyoyu bırakıp Balıkesir'e (Memleketime) dönmek zorunda kaldım, çünkü kaldığım devlet yurdu da kapanacaktı. 

Radyo Zamanları

Ezcümle yurda taşınmayı ve rahatımı bozmayı göze alma süreci bana radyoda program yapma şansı sunarken, esas meyvesini yıllar sonra verecekti. Akşam Gazetesi, spor haberleri yazacak bir editör arıyordu ve ben de başvurmuştum. Akabinde ise yaklaşık 1000 kişi arasından beni işe aldılar ve iş görüşmesi yaptığımız yönetici, Radyo Başakşehir'de spor programı yapmamın öz geçmişimi öne çıkardığını ve bu sebeple işi aldığımı söyledi. Yani emek vermeyi göze almam, rahatımı bozmam ve içimdeki sese kulak vermem, benim için bambaşka bir hikâyeye vesile olmuştu :) 

Akşam Gazetesi'nde Çalışırken

KAPANIŞ :)

Yazıyı uzatmamak amacıyla burada değinmediğim pek çok hikâyem olduğunu söylemeliyim. Anlatmadıklarımın bazıları aşkla ilgili, bazıları kişisel serüvenlerle ilgili ve yine bazıları da kariyerimle ilgili. Ama günün sonunda önemli olan şey denemek, kendimize bir şans vermek ve tabii ki sonuçları da göze almak...

Öncelikle her zaman mükemmel sonuçlar olmayacak ama hiç beklemediğiniz kadar anlamlı hikâyeler de yaşanacak, buradaki esas mesele, herkese ve her şeye rağmen, kendi içindeki sesi dinlemekle ilgili... Çünkü olumsuz insanlar her zaman her yerdeler ve hep 'olmayacağını' söylüyorlar! Ama sen ne istiyorsun, istediklerin için emek vermeyi ve bir şeyler denemeyi artık göze alacak mısın?

En nihayetinde ise bugünden geçmişe baktığımda, çok şanslı olduğumu düşünüyorum çünkü yüzüm gülümsüyor. Zira hep emek verdim, hep denedim, insanlar ne der diye düşünmek yerine, ben nasıl huzurlu olurum diye düşündüm. 

İyi niyetle, kimseye zarar vermeden kendi yolunda olma çabasının, bu dünyadaki en asil kavgalardan olduğuna inanıyorum. 

Kendinize bir şans vermeniz ve hikâyelerinize sahip çıkmanız dileğiyle; zira bu yazıyı yazdığım blog, sizin bu yazıyı okumanıza vesile olan internet ağı, birilerinin kendi hikâyelerine sahip çıkma cesaretini göstermesiyle ortaya çıktı. 

Emek vermeyi göze alan ve kendi iç sesine kulak veren herkese, iyi şanslar :)


"BAŞARISIZLIĞI KABUL EDERİM, HERKES BİR ŞEYLERDE BAŞARISIZ OLABİLİR. FAKAT DENEMEMİŞ OLMAYI KABUL EDEMEM."

- Michael Jordan  


 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder