Bu Soylu Kıyım

 


Bazı hislerin ve bazı durumların çıkış noktasını sorgularım. Aslında anlamlandırma ihtimalimi gözetiyor da olabilirim, netice olarak ise bir yere varmam genelde çok zordur.

Birkaç ay önce kuzenim kahvede çalışıyordu ve bir gün için servise yardım etmemi istedi. Ben de ‘elimden geleni yaparım’ diyerek olaya dahil oldum. Kahvedeki işleyiş, çalışma koşulları ya da bu tarz şeyler… Hiçbiri, hislerimin oluşmasında başrol olamaz, açıkçası çok daha farklı bir gerçek var ve bir o kadar da alışılmış bir durum!

Daha önceleri kuzenimin yanına arada gider ve çay – kahve içerdim. Servise yardım ettiğim gün ise bazı insanların sabahtan akşama kadar öylece kahvede oturduklarını gördüm. Daha önceki çay – kahve içmelerimde kısa süreli gördüğüm insanlar; abartısız, uzunca saatler, her gün kahvedeydiler! Aydınlanmıştım!

Bir şeyler içiyorlar, muhabbet ediyorlar ya da oyun oynuyorlar... Ama sabahtan akşama kadar oradalar ve neredeyse her kahvenin bu tarz bir müşteri kitlesi var. Bu durumu da aydınlanınca pekiştirdim… Çok sıradan gibi görünen bu insanlar, beni epey düşündürdü. Hiç kimse; eşi, çocuğu ya da torunu ile vakit geçirmek istemiyor mu? Başka bir uğraşı olamaz mı? İşe gider gibi her gün kahveye gelmek neden? Bu olayın bir yerinde sevgisizlik, bir başka yerinde anlaşılmazlık olsa gerek?

Tüm o evliliklerden, tüm o akraba ilişkilerinden, geriye kalan bu mu? Kaçtığımız kahve köşeleri… Bu kadar mı elimizde olan? Hepimiz yürümek istemediğimiz yollara mı koyulduk, hepimiz mi yanlış anlaşıldık? Başka türlüsü mümkün değil midir bu topraklarda ya da bu bedenlerde?

Sorularımın çok ama cevaplarımın her zamankinden daha az olduğu bu dönemde, neresinden tutabilirim bu hikâyenin ya da neresine sığınabilirim?

 

‘’Geçecektir daha daha günler.

Bilemeden kavramak nasıl.’’

-        C. Zarifoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder