Yürümenin Felsefesi: Likya Yolu

 


 Nelson Mandela’nın yaptığı uzun ve anlamlı bir yürüyüş vardır ki pek çok şeyi değiştirmiş ve insanlık için büyük farklar yaratmıştır. Yürümenin bir eylem olarak kabul edilmesi ve insanlara hem düşünce hem de keşif imkânı sunduğunun bilincine varılması, başlı başına ruhani bir sürecin varlığını pekiştirmiştir.


 Yürümek, kendi içinde birkaç seçeneğe ve etkiye sahiptir. Mesela kendi başına yürümek ile birkaç arkadaş ile yürüyüşe çıkmak çok farklı süreçlerdir ve insan zihninde yarattığı etkiler de değişkendir. Kendi başına sakin bir yürüyüş yapan birey, birçok düşüncesinin çıkış noktasını ve onların nerelere varabileceğini farkında olmadan keşfeder, yüzeyden ziyade derinlere iner. Düşüncelerinin özellikle üstüne düşmesi gerekmez, her şey kendiliğinden gelişir, yürüyüş adeta bir terapi görevi görür. Arkadaşlar ile yapılanda ise sohbet ön plandadır ve derin düşünceler ortadan kaybolur. Birileriyle yapılan yürüyüş, daha çok vakit geçirmeye yönelik bir eylem olarak gerçekleşir ama her iki ihtimalde de vücut için çok sağlıklı bir tercihtir.






 Yürümenin felsefesine inananlar ya da kalabalık gruplar ile beraber sosyalleşmek isteyenler, bazı bölgelerdeki uzun yolculuklara talip oluyorlar. Birbirinden güzel deniz manzaraları ve rahatlatıcı doğası ile ülkemizin en uzun ve bir o kadar da hayranlık uyandıran yürüyüş rotası olarak bilinen, toplam uzunluğu da yaklaşık 555 kilometre olan Likya Yolu, arayıştaki yolcuların sık uğradığı bu özel güzergâhların başında geliyor. Yola devam edilen süre boyunca yöresel yemeklerin ön plana çıktığı ve emek dolu bahçelerin birbirinden doğal ürünleri ile sizi karşıladığı bu özel keşif zamanlarını, tek başına ya da arkadaşlarıyla deneyimleyenler çok fazla. Likya Uygarlığı’ndan izler taşıyan ve tamamlanması çok ciddi bir yürüyüş disiplini gerektiren Likya Yolu, kampseverler tarafından her yıl ziyaret ediliyor. Tek başına yürüme cesaretini gösterebilenler, Likya Yolu güzergâhındaki yüzlerce kilometreye meydan okuyor ve çok ciddi bir hazırlık aşaması gerçekleştiriyor. Yürüyüş boyunca yalnız olmanın getirdiği huzuru ve düşünce derinliğini keşfeden yolcu, hayatının anlamına dair çıkarımlarda bulunuyor. Diğer seçenekte ise ekipçe yapılan yürüyüş hali ve hem tatil hem de coğrafi keşif söz konusu. Beklentiye göre gerçekleşen tercihler, gezginler için Likya Yolu’ndan farklı deneyimleri mümkün kılıyor.

 

‘’Bu yolda tek yolcu, o. Yol, yalnız onun çevresinde tozuyor.’’

-        Bilge Karasu



Likya Yolu Röportajı

 

 Gencinden yaşlısına pek çok insanın hikâyesini kucaklayan ve bir o kadar da hayatın anlamına dair arayışları barındıran Likya Yolu’nu, yolculuğun özünü anlamış olanlar ile konuşarak, güzergâhı keşfetmek isteyen gezginlere birtakım bulgular sunmak istedim.

 




 Tam olarak bu doğrultuda, Likya Yolu’ndaki huzurlu yürüyüşünü bitirme süresini birkaç yıla yaymış ve her yıl düzenli olarak belirli bölgelerini yürüyen Turan Günay’a, macerası hakkında birkaç soru sordum.

 




Burak Ayaydın: Öncelikle hoş geldiniz. Likya Yolu’ndaki deneyimlerinizi gerçekten çok merak ediyorum. İlk olarak, bazıları Likya Yolu’nu tek başına yürüyerek hayatın anlamını uzun uzun düşünüyor. Bazıları ise bu süreci arkadaş gruplarıyla sosyalleşebileceği bir ortam olarak görüyor. Sizin Likya Yolu’nu yürüme sebebiniz nedir?

 

Turan Günay: Merhaba. Bu yolculuğa çıkma fikrimiz esasen çok eskiye dayanıyor. Ayrıca içimde bir yerde böylesine zorlu bir yürüyüşü gerçekleştirerek kendimi denemek istediğimi biliyordum. Tabii doğanın içinde olmak da çok müthiş bir şey. Mesela bahar döneminde orayı anlatmak mümkün değil, çok iyidir, çok keyiflidir. Biz de bu anlamda doğa ile iç içe olmak istedik. En nihayetinde ise biraz da macera olduğunu düşünüyorum.

 

B.A: Bu yürüyüşü gerçekleştirerek, kendinizi deneme isteğinizi dile getirdiniz. Peki insanların böylesine zorlu yolculukları deneyimleme isteği hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

T.G: İnsanın doğasında mücadele var. Örneğin Everest’te İlk Türk’e bakınca gerçekten çok zor bir iş diye düşündüm. Ama yapan kişi için de bir o kadar anlamlı. Açıkçası çevremin kırılmayacağını bilsem tek başıma bütün yolu bir kerede yürümek isterim. Orada o kadar özgür ve o kadar yalnızsın ki. Misal İstanbul’da kalabalıklar halinde yaşıyoruz ve bir şeyler için sürekli sıra bekliyoruz. Ama Likya Yolu’nda, bir kişi dahi görseniz dikkatinizi çekiyor, belki de hemen geçip gitse diye düşünüyorsunuz. Çünkü oradaki yalnızlık duygusu o kadar mükemmel ki. Doğayla bambaşka bir bütünlük halindesiniz. Tek bir yabancı bile görseniz garipsiyorsunuz, yalnızlığınız bölünsün istemiyorsunuz. Siz, daha önce hiç olmadığınız biçimde, kendi benliğiniz ile birleşiyorsunuz.

 



 

B.A: Açıklamalarınızdan hareketle, sizin için nasıl bir deneyimdi?

T.G: Kesinlikle insanın karakterini güçlendiren bir süreç. Hatta birkaç kişi ile birlikte yürürken bile böyle bu durum. Bazen hiç konuşmayalım diyoruz ve öylece yürüyoruz. Sadece anın içinde olmayı hedefliyoruz. Gerçekten müthiş rahatlatan bir şey. Yani her zorluğa rağmen orada olmak ve yürümeye devam etmek. Doğru kararlar almak için de ayrıca harika bir yer. Kendinle ve ilişkilerinle ilgili pek çok şeye karar veriyorsun, düşüncelerini derinlemesine keşfediyorsun. Doğayı bu şekilde deneyimlemek ve anlam bütünlüğünü hissedebilmek, gerçekten mucizevi.

 

B.A: Son olarak, bu anlamlı yolculuklara dair sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

 

T.G: Genç bir arkadaşımın dert edindiği kritik bir şey var ve artık ben de onun gibi düşünüyorum. Likya Yolu’nun hiçbir yerinde ateş yakılmamalı! Yanında soğuk tüketilecek gıda götür ve mangal yapma. Orada gerçekten ateş yakılmamalı. Çünkü daha önce yangın çıktığı oldu! Ayrıca arkamızda bir şey bırakmamak lazım. Sigara ya da çöp, asla atılmamalı. Aslında genel olarak hem doğada hem de şehirde buna uyulmalı zaten. Yolculuk özelinde ise yürüyüşe Fethiye’den başlamalı ve en az ağırlıkla yola çıkılmalı diye düşünüyorum. Parkur süresini çok uzun tutmamak da yine iyi bir tercih olacaktır. Zira insanın ve vücudunun sınırları var. Bir yerden sonrası gerçekten çok zorlayıcı olabiliyor. Son olarak ise bölgedeki konaklama tesislerinin, sırtınızda eşya taşımanıza gerek bırakmayan hizmetlerinden faydalanmanızı ve özellikle mevsim geçişlerinde gitmenizi öneririm.




Macera dolu rotalar ve anlamlı keşif hikâyelerinde görüşmek üzere. Şen kalın 😊

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder