PERDE 1
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar…
Sahnedeki tüm ışıklar kapalıdır ve Direniş Dergisi’nin gizli kurucusu Zafer Bey, Mehmet Akif Ersoy’un ‘’Çanakkale Şehitlerine’’ adlı şiirinden yukarıdaki satırları, bir mum eşliğinde okumaktadır. Eğilmez başlar kısmını okuduğu anda, diğer satıra geçemeden kapı çalar. Zafer Bey mumu eline alır ve önce ışığı açar, sonra da mumu söndürerek kapıya yanaşır.
Zafer Bey: Kimdir bu saatte gelen?
Kapıdaki, derginin gizli gönüllülerinden Mehmet’tir. Mehmet sessizce konuşur…
Mehmet: Ben geldim Zafer Abi, Mehmet.
Zafer kapıyı açar ve ‘’hoş geldin kardeşim’’ der. Sonrada sessizce içeri geçerler ve sarılırlar.
Mehmet: Abi ışıklar kapalıydı, yine mi şiir okuyordun?
Zafer: Böyle günlerde, Mehmet Akif’in sözleri de olmasa… Bilmiyorum ne yapardık? Hem siz gelene kadar ışıkları da kapalı tutmuş olurum dedim. Sahi Namık’lar nerede?
Mehmet: Haber yollamışlar bana, biraz geç kalabilirlermiş. Basım için gerekli malzemeleri bulmak gittikçe zorlaşıyor. Dergi ses getirdikçe, ülkedeki sözde dostlar peşimize düşüyor. Ama biz her zamankinden daha fazla dikkatliyiz abi. Allah’ında izniyle hakkından geliyoruz zorlukların.
Zafer Bey: Bak Mehmet; Bu insanlara umut lazım, halden anlayan lazım. İnsanlar bu dergiyi okudukça, anlıyorlar ki yalnız değiller. Bu vatanın toprakları son birkaç yılda çok değişti. İnsanlar çok şey kaybetti. Bu topraklar da, insanlarla birlikte yas tuttu. İnsanlar eksildikçe, toprakta kurudu. Bu insanlar, artık sadece bu topraklarda yaşayabilirler. O yüzden aslanım, elimizden gelenin fazlasını yapacağız.
Konuşma bittikten sonra kapı çalar ve kapıdakiler Namık ile Mustafa’dır. Zafer Bey, Mehmet’e sus işareti yapar ve kapıya yanaşır.
Zafer Bey: Kimdir bu saatte gelen?
Namık sessizce konuşur…
Namık: Biz geldik Zafer Abi, Namık ve Mustafa.
Zafer bey kapıyı açar ve ‘’Hoş geldiniz’’ der. İçeri girerler ve sarılırlar.
( Namık’ da malzemeler de vardır. )
Namık: Abi yeni durumlar var. Hani ulusal marş yarışması vardı ya, seninki ‘’bu işler paralı mı olur?’’ deyip katılmamıştı. Bakan Hamdullah Suphi Bey şahsen rica etmiş ve Akif Bey’de ikna olmuş sonunda.
Mehmet: Mehmet Akif Ersoy’da mı katılıyor yani şimdi?
Namık: Aynen öyle kardeşim. Kazanırsa da ödülü bağışlayacakmış. Bu şart ile kabul etmiş yarışmaya katılmayı.
Zafer Bey: Bak bu çok güzel bir haber işte. Katılanların içinde de epey kuvvetli kalemi olanlar var ama Mehmet Akif Ersoy’un ‘’Çanakkale Şehitlerine’’ adlı şiirini, savaşı görmeden yazdığını unutmayalım. Onun kaleminden başka bir hissiyat dökülüyor. Öyle bir hisleniyor ki, sanki kalemi yazmıyor da, tek tek hepimize sesleniyor.
Mustafa: Bu haberi yarın ki dergiye yetiştirebilir miyiz? Herkesin duyması lazım bunu.
Zafer Bey: Sizin gibi şuurlu ve fedakar insanlar oldukça, yetiştiririz evelallah. Alabildiniz mi malzemeleri?
Namık: Aldık abi, ama dikkat çekmemek için çok zaman kaybettik. Birileri bize engel olmak istiyor.
Zafer Bey: Yarın düzenli ordunun Eskişehir’de ilk zaferinin detaylarını yayımlayınca iyice rahatsız olacaklar. Dergileri gün aymadan dağıtırız sokaklara. Sonra da marş yarışmasının sonuçları belli olana kadar toplanmayalım. Dikkat çekmeyelim bu ara. Malum hassas bir dönemden geçiyoruz, özellikle de bu topraklar için çok hassas bir dönem. Bugün yapılan tüm fedakarlıklar sayesinde, inşallah bizden sonrakilerin gidecek yepyeni bir yolu olacak.
Derin bir nefes alarak…
Hadi şimdi işe koyulalım.
Işık kapatılır ve perde bitmiş olur.
PERDE 2
Birkaç hafta sonra…
Tabelaya yazılmış yazı ya da başka bir şekilde zamanın geçtiği gösterilir.
Işıkların kapalı olduğu sahnede; Yanan birkaç mum eşliğinde, Zafer Bey, Mehmet, Namık ve Mustafa konuşmaktadır.
Zafer Bey: Kardeşlerim, arkadaşlarım, hepinizin yüreğine sağlık. Ne badireler atlattık ama bir şekilde insanlara yalnız olmadıklarını hatırlattık. Belki bizi kimse hatırlamayacak, tarih bizi yazmayacak, ama Mehmet Akif Ersoy’un yüreğinden çıkan bu marş, bizi birbirimize sımsıkı bağlayacak. Bu vatan ile İstiklal Marşı’nın yazgısı bir olacak. Direniş Dergisi görevini yerine getirdi ve ömrünü doldurdu. Ama İstiklal Marşı, vatan uğruna yapılan fedakarlıkların, vazgeçilen hayatların, hepsinin ama hepsinin her daim temsilcisi olacak. Bu vatanın istiklali olsun diye, bu gece son kez Direniş Dergisi sokaklara koşacak. Tarihin yazmadığı tüm vatanseverler, bu vatanın marşını tarihe yazacak, bu marş gelecek nesillere umut taşıyacak, ışık olacak.
Zafer Bey konuşmasını bitirir, mumları söndürürler ve perde bitmiş olur.
PERDE 3
Yine bir tabelayla zaman gösterilir ve bu sefer günümüze gelmişizdir.
Otogar da bir genç, dokuz-on arkadaşı tarafından askere uğurlanmaktadır.
‘’ En büyük asker bizim asker.’’ sesleri eşliğinde genç adam otobüse biner.
Otobüse binen genç adam, otobüsün ön camından tüm seyircilere bakıyordur. Sonra genç adamı uğurlayanlar otobüse bakar şekilde hazır ola geçer, genç adam da otobüsün ön camından tüm seyircilere bakar pozisyonda hazır ola geçer. Hep beraber İstiklal Marşı’nı söylemeye başlarlar ve hemen ardından İstiklal Marşı tüm salona verilir. Marş çalmaya başladığı andan itibaren tüm sahne karartılır ve sadece tepedeki Ay Yıldızlı Bayrak ışıklandırılır.