En Büyük Değişim: Fenerbahçe


  Uzun yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda, 2018 yılının Fenerbahçe ve Türk Futbolu adına unutulmayacak bir değişim getirdiğini göreceğiz.

  Adını 'Efsane Başkanlar' arasına yazdıran Aziz Yıldırım döneminin sonlarına doğru gelinirken, değişim vaktinin geldiğini neredeyse tüm camia kabullenmişti. Koyu Bir Fenerbahçe Taraftarı olarak, bugün Aziz Yıldırım dönemini değerlendirecek olsam, genel olarak başarılı olduğunu söylerdim. Bu dönemi yaşayanlar olarak iyi biliriz ki, tesis anlamında Fenerbahçe'yi Türkiye'nin önde gelen kulüplerinden biri yaptı. Basketboldaki başarılardan ise bahsetmeye bile gerek yok zaten. Ayrıca son saniyede kaçan şampiyonluklar olmasaydı, belki de şuan hala başkanlığa devam ediyor olurdu. Lakin bunlardan ziyade resmin hepsine bakmak istiyorum: Şampiyonluklardan, yapılan tesislerden, gelen yıldız futbolculardan daha önemli bir şey için, 2011 senesindeki duruşu için teşekkür etmek lazım Aziz Yıldırım'a. Fenerbahçe Camiası için her anlamda çok zor bir süreç oldu. Eldeki iyi futbolcular gitti, yerleri doldurulamadı, büyük ekonomik sıkıntılar yaşandı, insanlar bedel ödedi!!! Bu süreç en az hasarla atlatılsın diye fedakarlıklar yapan, başta Aziz Yıldırım olmak üzere herkese gerçekten çok teşekkürler. Hiçbir spor kulübünün böyle süreçler yaşamaması dileği ile...

  Buraya kadar yazdıklarımı az çok tüm Fenerbahçe Taraftarları kabul eder. Taraftarlar olarak değişim istememizin esas sebepleri de bunlar değildi zaten. Mesela son saniyede kaçan şampiyonluklar çok büyük sorun olmadı hiçbir zaman. Rakiplerimiz zaman zaman büyük düşüşler yaşarken, bizim her zaman son saniyeye kadar şampiyonluk yarışının içinde olmamız büyük başarıydı ve de bilinçli kesim tarafından da takdir edildi. Değişim istenmesinin esas sebepleri ise: Fenerbahçe Spor Kulübü'nün büründüğü hırçın yapı, yapıcı olamayan bir yönetim, her anlamda bazı ilişkilerin yıpranmış olması ve bunların taraftarlara da yansıması, kulübün profesyonel yönetim şeklinden her geçen gün daha da uzaklaşan bir yapıda olması ve Alex De Souza - Ersun Yanal gibi başarılı dönemlerin iyi yönetilmemesiydi. Hemen üzerine de sportif başarısızlıkların gelmesi, bardağı taşıran son damlalardı.

  Artık genel olarak bir arayış vardı, çünkü kulüp vizyonunun değişmesi gerektiği açıkça ortadaydı. Ama Aziz Yıldırım'ı başkanlık seçiminde geçebilmek hiçte kolay bir iş değildi. Daha önce deneyenler olmuş lakin başaramamışlardı. Güçlü bir aday çıkarsa belki ihtimaller değişebilirdi, aksi takdirde ise çok zordu.

 

 Beklenenden fazlası oldu. Taraftarların da büyük desteğini göz önüne alarak, kendisi de zaten Fenerbahçe Aşığı olan Ali Koç, kulüp başkanlığına aday oldu. Sıkıntılı geçen seçim sürecinin sonucunda ise büyük bir zaferle yeni başkan seçildi. Vizyon değişikliği için daha başka kim gelebilirdi kulübün başına? Bu seçimden, gerçekten değişim isteyen herkes tatmin olmuştur diye düşünüyorum.

  Yeni Başkan Ali Koç, ilk hamle olarak, Damien Comolli'yi Fenerbahçe'ye getirdi. Sportif Direktör olarak gelen Damien Comolli, daha önce çok büyük kulüpler ile çalışmış ve Gareth Bale, Luka Modric gibi yıldızları keşfetmişti. Uzun süredir kulüp için Damien ile beraber planlar yaptıklarını söyleyen başkan, en az taraftarlar kadar heyecanlıydı.

  Taraftarlardan büyük kredisi olan yeni bir yönetim söz sahibiydi artık. Taraftarların beklentisi belki yine çok fazlaydı ama yeni yönetime zaman gerektiğinin de bilincindeydiler. Çünkü her şeyden önce Fenerbahçe Spor Kulübü maddi olarak çok zor durumdaydı. Yeni Başkan Ali Koç, kulübe 50 milyon dolar ( o zaman için 250 milyon lira ) hibe ettiğini açıkladı. Damien Comolli ise biraz bekleyişten sonra mevcut kadrodaki Aykut Kocaman ile yolları ayırdı ( Ali Koç ile beraber karar verdiler tabii ) ve yerine Hollandalı Phillip Cocu'yu teknik direktör olarak getirdi. Bu yaşananlardan sonra ise transfer sürecinde biraz sessiz kalındı. Zira kulübün futbolcu alabilmesi için, futbolcu satması gerekiyordu. Eldeki futbolculardan satış yapılmasının akabinde ise transferlere başlandı. Transferler pek beklendiği gibi olmadı. Mali sıkıntılar doğrultusunda gençlere ve kiralık oyunculara yöneldi kulüp.


  Yeni teknik direktör Phillip Cocu ise Hollandalıydı. Şampiyonluklar yaşadığı Psv Eindhoven'i bırakıp, yeni yönetim ile birlikte vizyon değiştiren Fenerbahçe Spor Kulübü'ne katılmıştı. Lakin Türkiye Ligi ile Hollanda Ligi çok farklıydı. Futbol anlayışı, oynanan oyunun temposu, yapılan taktikler... Futboldan çok anlamayan biri bile, Hollanda Ligi'nin, bizim ligimize bakınca çok gollü geçtiğini söyleyebilirdi. Ayrıca Türkiye'de futbol çok daha sert oynanırdı, yani Hollanda'nın tam tersine. Tüm bu farklılıkların ve de hocanın yabancı olmasının getirisi olarak, belirli bir sürenin alışma süreci olacağı ortadaydı.





   Ortada olan bazı şeylere rağmen, Fenerbahçe için bu sezonun faturası çok ağır olabilir. Takım, Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Benfica'ya elenerek başladı yeni sezona. Ligde ise ilk maçta kendi sahasında Bursaspor ile oynadı, çok zorlandığı maçı 2 -1 kazandı. Lakin Bursaspor çok kötüydü o dönemde ( Bu yazının tarihinden 65 - 70 gün önce ), Fenerbahçe maçından 1 hafta önce, Bursa'da kendi sahalarında Ankaragücü ile oynadıkları ve de kötü bir oyun neticesinde kaybettikleri hazırlık maçını Timsah Arena'da izlemiştim sezon öncesinde. Bursaspor yapı olarak daha oturmamış ve satılan futbolcuların yeri doldurulamamıştı. Anlayacağınız, Kadıköy'de alınan Bursaspor galibiyeti, Fenerbahçe için değerlendirme ölçüsü olamazdı.

 Olmadı da zaten! Fenerbahçe sonraki maçlarda sürpriz şekilde çok puan kaybetti. Mesela ben bu yazıyı yazarken, Fenerbahçe lig liderinin 10 puan uzağında, 8 puan ile küme düşme potasının ( 16. - 17. ve 18.takımlar küme düşer ) bir basamak üzeri olan 15.sırada.

 UEFA Avrupa Ligi'nde ise Dinamo Zagreb'e 4 -1 yenilerek başladı grup maçlarına.

 Tüm bu yaşananlar doğrultusunda, yeni yönetimin her anlamda epey zamana ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz. Lakin Türkiye'de şartlar fazlası ile değişkendir, zira hoca değiştirilsin diyen büyük bir topluluk daha şimdiden oluşmuş durumda!

  Başkan Ali Koç ve ekibi için ise esas zorluklar daha yeni başlıyor. Sanırım bu işler biraz da üniversite sınavı gibi. Sanıyoruz ki sınavı kazanmak en zoru, istediğimiz bölüme gidebilmek en zoru. Ama sınavı kazanıp istediğimiz bölüme gidince anlıyoruz bazı ince detayları!!! Esas zorluk sınavı kazanmak değil, gittiğin bölümün hakkını vererek okumak.





   Yeni yönetim, Yeni kararlar, Yeniden başlamak!

 Değişim kolay bir şey değildir. Hele Başkan Ali Koç'un hedefleri doğrultusundaki değişim hiç kolay değildir. Camia olarak daha zorlu günler görmeye hazır olmalıyız. En iyisi için, en kötüye hazır olmalıyız. Damien Comolli ya da Phillip Cocu şartlar dahilinde gitmek zorunda kalabilir. Ama Başkan Ali Koç'un vizyonuna ihtiyacı var bu kulübün, bu ülkenin.

 O yüzden bırakalım da, Başkan Ali Koç çok isteyerek geldiği bu bölümün hakkını versin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder