Sanata Işık Tutanlar: Boğaziçi Film Festivali

Festival Afişi


            Sinemayı düşünün. Gittiğiniz filmleri; size ulaşabilen filmleri, sizin ulaşabildiğiniz filmleri...


                                                                              Boğaziçi Film Festivali Tanıtımı


 Film festivalleri, sinema tutkunları için gerçek bir yaşam alanı. Zira sinema salonları popüler kültürün en büyük destekçisi; bu durumda da, talep neyse ona göre gösterim yapılıyor. Bu şartlarda da sinema tutkunları doğal olarak tatmin olmuyor. Fakat film festivalleri böyle değil; farklı tarzlarda pek çok filmi izleyebildiğimiz, ayrıca bu filmlerin bilet fiyatlarının da sinema salonlarına kıyasla oldukça uygun olduğu organizasyonlar. Tüm bu farklılıklarına rağmen; film festivallerinin çok çok daha avantajlı yanlarından biri de, pek çok filmin yönetmen ve oyuncularının, film bitince salona gelmesi ve sorular sorabilmemiz.



                       -    Buradan itibaren ben ve arkadaşlarımın kadrajlarından festivali gözlemleyeceğiz.


Basından Burak Bey (:


  Katıldığım ilk film festivaliydi. Kendi çapında sinema tutkunu birisi olarak, 'film festivali' olayına geç kaldığımı söylemeliyim. Ama şans bu ya; ilk film festivalim, sadece izleyici olarak değil, aynı zamanda basın tarafından biri olarak deneyimlediğim bir organizasyon oldu. 26 Ekim - 3 Kasım tarihleri arasındaki bir haftalık festival sürecinde etkinliklerin çoğuna katıldım. İlk olarak festivalin programının akışı çok iyiydi. Farklı filmler izleyebilmek, yapımcılar ve yönetmenlerle bir araya gelebilmek, oyuncuların söyleşileri ve ödül gecesinde emeğinin karşılığını alanları görebilmek, çeşitlilik anlamında bana çok şey kattı.



                                       
                                                                                              Ödül Gecesi Açılışı
                                                                   



  Festivalin en güzel yanlarından biri de; film izleyip, kendi aramızda filme dair yaptığımız yorumların ne kadar yüzeysel kaldığını görmek oldu. Yönetmenlerin - oyuncuların kendi eserlerine yaklaşımları, ister istemez insanı daha derin düşünmeye itiyor. Buradan hareketle; Boğaziçi Film Festivali, ülkemizdeki sinema ve sanat altyapısını geliştiriyor demek çok doğru olur. Mesela ben, bu yüzeyselliğe ek olarak, Beyoğlu'ndaki o güzel sinema mekanlarından da habersizdim.


                                                                            İstiklal Caddesi'ndeki Beyoğlu Sineması



 Boğaziçi Film Festivali'nin ödüllü yarışmaları ise, yolun başındakiler için başlı başına büyük bir fırsat. Hala sinema öğrencisi olan ya da yeni mezun olmuş bir sürü genç yetenek, bu fırsatı değerlendirmeye çalışıyor. Malum, sinema sektörünün işleyişi ülkemizde biraz sıkıntılı. Yeni mezunların bu şartlarda kendi imkanları ile üretim anlamında bir şeyler yapabilmeleri çok zor. Yeni mezun olmuş birilerinin, projelerine destek bulması da yine çok zor. Ama teşvik amaçlı yapılan bu ödüllü festival yarışması, yeni mezunlara, nasıl bir yol izleyebileceklerini daha detaylı gösteriyor.



                                                   Belgeselleri Festivalde Finale Kalan, Yolun Başındaki İki Sinemacı



6.Boğaziçi Film Festivali'nde Gösterilen Bazı Filmlerden Derlemeler



6.Boğaziçi Film Festivali'nde; Filmleri Gösterilen Oyuncuların Düşünceleri


Sükut Evi Filmi ile Festivaldeydi


      Sükut Evi Filmi ile Festivaldeydi
                                                                  


Anons Filmi ile Festivaldeydi



Ülkemizde; farklı ve kaliteli işler yapan, başkalarına fırsatlar veren herkesin, emeklerinin karşılığını alması dileği ile...



                                                                              6.Boğaziçi Film Festivali'nin Renkleri







Hayatının Filminde - Müslüm (Baba)


               '' Değişmedik. Özümüzde aynıyız. Müsterih olsunlar. ''



Müslüm Film Afişi


 Bu ay vizyonda sosyo - kültürel bakımdan bir kesimin fanatiği olduğu; başka bir kesiminse, icra edilen yapıya - tabiri caizse - burun kıvırdığı, genel olarak ise çok sonradan değeri anlaşılmış bir "Baba"nın hayat öyküsünü görüyoruz.

 Müslüm Filmi, 1978 'de yaşanan trafik kazası sahnesiyle başlıyor ve geçmişe dair kesitlerle zaman yolculuğu yapıyoruz.

 Psikolojik bakımdan hikayenin güzel aktarıldığını; Müslüm Akbaş'ın, Gürses'e evrildiği dönemin akıcı anlatıldığını düşünüyorum.

  Bu bağlamda oyuncuların payı da kesinlikle yadsınamaz.


Muhterem Nur ve Müslüm ( Baba )


  Gençliğini canlandıran Şahin Kendirci ve akıl hocası Erkan Can'ın sahneleri, izlerken bana büyük keyif verdi.

 Bunun yanı sıra Timuçin Esen bu filmde oyunculuğunu konuşturmuş diyebilirim. Karakter oyuncusu olarak filmde kendi rüştünü ispatladı.


Müslüm ( Baba ) Sahnede


  İzlediğim salondaki insanların olumlu tepkilerinden, duygunun bizlere geçtiğini söyleyebilirim.

  Gel gelelim ki; yazılan senaryo, filmi psikolojik çözümlemeden ileriye götüremedi.

  Bazı sahnelerde geçişlerle ilgili net bir sıkıntı var. Olaya adapte olamadan sahneler hızla geçiyor. Bu da "ben şimdi ne izledim?" dedirtebiliyor.

 Özellikle araba satın alınırken Müslüm Gürses'in gerçek görüntüsünün neden verildiğine şahsen ben anlam veremedim.

 Filmin sıkıntıları maalesef sadece bunlar da değil. "Baba"nın trajik hayatının müzikal anlamda çok yansıtılmaması büyük bir hayal kırıklığıydı.

 Böyle bir müzik adamının hikayesinde; türküden arabeske geçişini, politik süreçlerde -arabeskin televizyon ve radyoda yasaklanmasını, fanatiklerinin ''Baba''ya olan sevgisini ve iki binler sonrası Müslüm Babanın soft arabesk ve cover parçalarının geniş kitlelere hitap etmesini, derinlemesine işleselerdi, bu film ortalamanın üstünde olabilirdi zannımca.

 Son olarak genel bir değerlendirme yaparsam; sanatsal açıdan türünde en iyisi olmasa bile, böyle bir filmin geniş bir kitle için gayet akıcı bir melodram olma özelliği taşıdığını ve oyunculuklar için izlemeye değer filmlerden biri olduğunu söyleyebilirim. Gitmeyi düşünenleriniz için keyifli vakitler dilerim.





                 Yazar: Edanur Koç